DEVAM: 143-144. Rüku'
Ve Secdede Belini Düz Tutmayan'ın Namazı
حَدَّثَنَا
الْحَسَنُ
بْنُ عَلِيٍّ
حَدَّثَنَا
هِشَامُ بْنُ
عَبْدِ
الْمَلِكِ
وَالْحَجَّاجُ
بْنُ
مِنْهَالٍ
قَالَا
حَدَّثَنَا
هَمَّامٌ حَدَّثَنَا
إِسْحَقُ
بْنُ عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
أَبِي
طَلْحَةَ
عَنْ عَلِيِّ
بْنِ يَحْيَى
بْنِ
خَلَّادٍ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ عَمِّهِ
رِفَاعَةَ
بْنِ رَافِعٍ
بِمَعْنَاهُ
قَالَ
فَقَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
إِنَّهَا لَا
تَتِمُّ
صَلَاةُ أَحَدِكُمْ
حَتَّى
يُسْبِغَ
الْوُضُوءَ
كَمَا
أَمَرَهُ
اللَّهُ
عَزَّ
وَجَلَّ
فَيَغْسِلَ
وَجْهَهُ
وَيَدَيْهِ
إِلَى
الْمِرْفَقَيْنِ
وَيَمْسَحَ
بِرَأْسِهِ
وَرِجْلَيْهِ
إِلَى
الْكَعْبَيْنِ
ثُمَّ
يُكَبِّرَ اللَّهَ
عَزَّ
وَجَلَّ
وَيَحْمَدَهُ
ثُمَّ
يَقْرَأَ
مِنْ الْقُرْآنِ
مَا أَذِنَ
لَهُ فِيهِ
وَتَيَسَّرَ
فَذَكَرَ
نَحْوَ
حَدِيثِ
حَمَّادٍ
قَالَ ثُمَّ
يُكَبِّرَ
فَيَسْجُدَ
فَيُمَكِّنَ
وَجْهَهُ
قَالَ
هَمَّامٌ
وَرُبَّمَا
قَالَ جَبْهَتَهُ
مِنْ
الْأَرْضِ
حَتَّى
تَطْمَئِنَّ
مَفَاصِلُهُ
وَتَسْتَرْخِيَ
ثُمَّ يُكَبِّرَ
فَيَسْتَوِيَ
قَاعِدًا
عَلَى
مَقْعَدِهِ
وَيُقِيمَ صُلْبَهُ
فَوَصَفَ
الصَّلَاةَ
هَكَذَا أَرْبَعَ
رَكَعَاتٍ
حَتَّى
تَفْرُغَ لَا
تَتِمُّ
صَلَاةُ
أَحَدِكُمْ
حَتَّى
يَفْعَلَ ذَلِكَ
Rifaa b. Rafi'den,
manası önceki (857) ile aynı olan bir hadis daha nakledilmiştir. Bu hadiste
(Rifaa) Resulullah (sallellahu aleyhi ve sellem)in; “yüzünü ve dirsekleriyle
beraber ellerini yıkamak, başını meshetmek ve topuklarına kadar ayaklanın
(yıkamak) suretiyle Allah'ın emrettiği şekilde abdest almadıkça, sonra
"aziz ve celil olan Allah en büyüktür" demedikçe ve ona hamd
etmedikçe ve sonra kendisine izin verildiği ve gücü yettiği kadar Kur'an'dan
(ayetler) okumadıkça hiçbirinizin namazı tam değildir" buyurduğunu
söylemiştir. Daha sonra (Ebu Davud'un şeyhlerinin şeyhi olan Hemmam bir önceki)
Hammad hadisinin bir benzerini (İshak b. Abdullah ve Ali b. Yahya ve babası
vasıtasıyla amcası Rifaa'den şöyle) nakletmiştir: Resulullah (sallellahu aleyhi
ve sellem) buyurdu ki: "Sonra tekbir getirir, sonra secde eder ve bütün
eklemleri yatışacak ve yerine rahatça yerleşecek şekilde yüzünü yere
koyar." Hemam -kendisine bu hadisi nakleden İshak'ın- bazı kere
("yüzünü" sözü yerine) "alnını" dediğini söyledi (ve
rivayetine şu sözlerle devam etti:) "Sonra tekbir getirip oturağı üzerinde
oturur hale gelecek şekilde dikilir ve belini kaldırır." (Resulullah)
namazın dört rekatını da bu şekilde ta'rif etti. (Bu tarifi) bitirince,
"bunu yapmadıkça hiç birinizin namazı tamam olmaz" buyurdu.
Diğer tahric: Nesaî,
iftitah, tatbîk, sehv; Tirmizî, mevakît
AÇIKLAMA:
Bu hadis-i şerif
namazın sahih olabilmesi için abdestin şart olduğunu açıkça ifade etmektedir.
Daha önce Taharet bölümünde (50.) babta geçen hadis-i şerifleri açıklarken bu
mevzuyu bütün ayrıntılarıyla ele aldığımız için burada tekrara lüzum görmüyoruz.
Ayrıca bu hadis namazın
her rekatında Kur'an okumanın farz olduğuna delalet etmektedir. Halbuki Hanefi
mezhebine göre Kur'an okumak sadece ilk iki rek'atta farzdır. Ancak Hanefi
ulemasından Kudurî gibi bazı alimler Kur'an okumanın farz olduğu rekatlarının
şu veya bu rekatlar olmasını şart koşmamışlar, sadece namazın iki rekatında
okumanın farz olduğunu, bu rekatların ilk iki rekat olabileceği gibi son iki
rekat veya ikinci üçüncü rekatlar da olabileceğini söylemişlerdir.
Hasan el-Basrî namazda
okunması farz olan Kur'an'ın, namazın herhangi bir rekatında okunmakla ifa
edilmiş olacağını söylediği gibi, İmam Malik namazın üç rekatında, İmam Şafiî
de dört rekatında okunmakla yerine getirilmiş olacağı görüşündedirler.
Hasan el-Basrî'in
delili "Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun"[Müzzemmil 20] ayetidir.
Hasan el-Basrî görüşünü şöyle açıklıyor: Bir fiilin yapılmasını isteyen bir
emri tekrar tekrar yerine getirmek icabet etmez. Madem ki Allah Teala
Hazretleri bize; "Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun" buyuruyor, o
halde namazın herhangi bir rekatında Kur'an okumakla bu emri yerine getirmiş
oluruz ve Resul-i Ekrem'in "Kıraatsiz namaz sahih değildir" emri de
herhangi bir rekatta Kur'an okumakla yerine getirilmiş olur.
İmam Şafiî'ye göre ise,
"namaz" sözü, namazın her bir rekatını içine alır. Buna göre
"kıraatsiz namaz olmaz" sözü "namazın hiçbir rekatı kıraatsiz
sahih olmaz" demektir. Nafilelerde durum böyle olursa, nafileden kuvvetli
olan farzlarda da durumun böyle olması daha büyük önem kazanır. Nasıl namazın
diğer rükünleri her rekatta tekrarlanıyorsa, namazın bir rüknü olan kıraatin
de her rekatta diğer rükünler gibi tekrarlanması icab eder.
İmam Malik'e göre ise,
"ekseriyet bütünün yerine kaim" olduğundan, dört rekatlı bir namazda
da üç rekat ekseriyeti teşkil ettiğinden dört rekatlı bir namazın üç rekatında
Kur'an okumak, o namazın bütün rekatlarında okumak gibidir. Hanefî uleması
ise, kendi görüşlerinin doğruluğuna dair Hz. Ömer'in akşam namazı kıldırırken
ilk iki rekatın birinde terkettiği kıraati üçüncü rekatta sesli olarak kaza
ettiğini delil gösterirler ve aynı şekilde Hz. Osman yatsı namazı kıldırırken
ilk iki rekatta terk ettiği kıraati, son iki rekatta sesli olarak kaza
etmiştir" derler. Ve yine Ali (k.v.) ile İbn Mesud (r.a.) hazretlerinin;
"Kişi namazın son rekatında muhayyerdir. İsterse okur, isterse susar,
isterse teşbih eder" dediklerini ve yine kendisine son iki rekatta Fatiha
okumanın hükmünü soran kimseye Hz. Aişe'nin "medhü sena kasdiyle
okuyabilir" cevabım vermiştir. Aksini ifade eden bir rivayet efe bulunmadığına
göre, bunların icma manasına geldiğini, ayrıca son iki rekatta kıraatin sessiz
oluşunun da kendi görüşleri için bir delil olduğunu, çünkü bütün rükünlerin
açıkça ifade edildiğini söylerler.
Yine Hanefi ulemasına göre,
kıraatin her rekatta okunacağına dair ayet ve hadislerde sarih bir ifade
yoktur. Ancak delalet vardır. Şöyle ki, ikinci rekat birinci rekatın tekrarı
olduğu için, ikinci rekatta da birinci rekat gibi kıraatin bulunduğu delalet
yoluyla anlaşılır. Ancak namazın üçüncü ve dördüncü rekatları ilk rekatın
tekrarı değildir. Hz. Aşie (r.anha)'mn rivayetinden de anlaşıldığı gibi,
namazların aslı ikişer rekattı. Üçüncü ve dördüncü rekatlar sonradan Allah'ın
emriyle ilave edildi. Öyleyse üçüncü ve dördüncü rekatlar birinci ve ikinci
rekatlara kıyas edilemezler. Nitekim bunlar seferi hallerde düşerler. Bir şey
üzerine yapılan ilave o şey gibi değildir. Bu yüzdendir ki ilk iki rekatta
Kur'an sesli okunduğu halde üçüncü ve dördüncü rekatlarda sessiz okunur. Kitap
ve Sünnette kıraatin farziyyetine ve miktarına dair açık bir beyan
bulunmamakta, bilakis bu mevzu ile ilgili ayet ve hadislerdeki ifadeler
mücmeldir. Bu ifadeleri açıklığa kavuşturan ancak sahabenin tatbikatıdır.
Fakat nafile namazların durumu ise, farz namazlardan farklıdır. Onların her
rekatında Kur'an okumak farzdır. Çünkü nafile namazlar ikişer ikişer kılınır.
Dört rekat kılınanları da aslında iki ayrı çiftten ibarettir. İlk iki rekatın
bozulmasıyla son iki rekatın bozulması gerekmez.[Kasanî, Bedayiü's-sanayi', I,
111.]
"Bunu yapmadıkça
hiçbirinizin namazı tamam olmaz" sözünden maksat ise; "bu
söylediklerimin kimisi namazın kalbi mesabesinde olan farzlardır. Kimisi de insana
nisbetle el, kol mesabesinde olan vacib ve sünnetlerdir. Kimisi de insana
nisbetle kaş, göz, saç, sakal mesabesinde bulunan adabıdır. Bunlardan bir
tanesini eksik yapacak olursan terkettiğin fiilin namazdaki ehemmiyeti
derecesinde namazı noksanlaştırmış olursun" demektir.